Neden Hata Yaparız?

Neden Hata Yaparız?


          Günümüzde dünya ile ilgili özellikle de Ortadoğu ile ilgili haberlere baktığımızda artık üzüntüden haberlere bakamıyoruz. Ortadoğu adeta kan gölüne dönmüştür. Kimin ne yaptığı belli değil. Ölen ölene, öldüren öldürene. Bu durumlar karşısında acaba nerede hata yapıldı ki dünya giderek kötüye gidiyor.

     Dünyadaki, bu kadar bilgi ve teknolojik yönden gelişmişliğe rağmen dünyada barış yok, huzur yok. İnsanlar giderek saldırganlaşıyor. Toplumlarda bozulma ve ahlakı çöküntü yaygınlaştı. Cinnet geçiren babalar ailelerini katlediyor. Eş cinsellerin sayıları giderek artıyor. Tüm bu durumlara bakıldığında acaba nerede hangi hata veya hatalar yapıldı diye düşünmekten kendimizi alı koyamıyoruz. Bu hususta tarihten günümüze kadar gelmiş bütün toplumsal olayları ve tarihi gelişimler içerisinde incelemek gerekir.


Tarihten günümüze yapılan hatalar;

-Siyasi hatalar
-Ekonomik veya ticari hatalar
-Dini hatalar veya inanç hataları
-Toplumları derinden etkileyen sosyolojik hatalar.
-İnsan psikolojisini olumsuz yönde etkileyen hatalar

Yukarıdakilere bakarak genel bir değerlendirme yapmak gerektiğini düşünmekteyiz.

     Bazı şahıslar hata yaptığında suçu başkalarının üzerine yüklüyor ve kendi hatasını kabul etmiyor. Buna  gerekçe olarak da beni yanıttılar, yanlış bilgi ve istatistik verildi diyerek işin içinden çıkıvermeye çalışıyor. Ve böylece hatasına bir kılıf uydurarak kendisini temize çıkaran insanlarla karşılaşıyoruz.
      Bazen de insan demek hata yapmak demektir, bu nedenle bunun kınanmaması gerektiğini vurgulayan insanlar, yaptıkları hatayı normal olarak görmeye çalışmaktadır. Böylece her iki şekilde de kendisini temize çıkarmaya çalışan şahıslar var.
     Bunun nedeni ise bu yapılan hataların kötü olduğunu kendimize telkin etmemekten kaynaklanır. Hatanın temel nedeni cehalet yani bilgisizliktir. Oysa cehalet hataları, hatalar ise ihaneti doğruru. Çünkü bazı kimseler yapılan hatalara kılıf uydurmak için yalana baş vuracağı gibi kendisini temize çıkarmak veya kendi çıkarlarını korumak gayesiyle ihanete de başvurabilir. Bunlarla ilgili tarihten bir çok örnekler verebiliriz.
         Pekî insanın hata yapması ne anlama gelir, tabii ki insan hata yapabilir ama önce hatanın önlemini ve nelere mal olduğunu anlamak lazım. Hata yapmadan önce hata yapmamak için önceden gerekli tedbirler alınmalıdır. Edindiği veya uğraştığı mesleğin ya da yapmak istediği işin önce tüm sırlarını, kazanımlarını, gerekçelerini, püf noktasını eksi ve artı yönlerini öğrenmeli, tecrübeli insanların bilgilerinden, mantıklarından, tarihteki gelişimlerden bilgi sahibi olması gerekir.

       Yapılan hataların iki kaynağı olabilir.
      Birincisi; insan gerekli bütün çabayı gösterir, bu hususiyette elinden gelen bütün çalışmaları yapar ve başaramazsa ya da başaracağına inanmadığında bu benim sınırlarımı aşar, ben bu hususiyette yetersizim der ve yetersizliğini kabul eder. Ve bu meydana gelen olayın oluşumu kendi iradesini aştığını vurgular.  Yetersizliğinden, yaptığı veya yapacağı iş, iradesini aştığında veya bilgisizliğinden kaynaklanan nedenlerle hata yaptığını kabul eden centirmen yöneticiler veya iş ehli insanlar olabilir. Bu özelliğe sahip olan şahıslar genellikle hatasını veya yetersizliğini kabul ettiklerinden bulunduğu mevki ve makamı terk ederek istifa yolunu seçebilir. Ya da bilgili ve görgülü bilir kişilerin görüşlerrinden faydalanarak anında çözüm yoluna gider. Bunlara karşı söyleyeceğimizi pek sözümüz yok.

     İkinci durumda yapılan hata ise, üzerine düşen görevi yapmamıştır, gerekli bilgi, beceriyi, eğitimi almamıştır. Bilgili tecrübeli kimselerin de görüşüne başvurmamıştır, ön yargıları vardır, kendisini her alanda yeterli görür, zanları ile hareket eder, böyle şahısların tek bilgi kaynakları zanlarıdır. Bilgisine, mantığına veya tecrübesine başvurdukları şahıslar ise çıkarcı şahıslardır. İşte sorun olan bunlardır. Yani bu gibi insanlar aslında hastadırlar veya engellidirler. Hastalıklı insanlardan veya engelli insanlar toplumu ne derece yönetebilir ki. Özellikle toplumun üst düzey yöneticileri en kusursuz, en bilgili, en takvalı en tecrübeli kimselerin olması toplum yararınadır.

Bir şahıs bir şey yapmadan önce şu soruları kendisine sormalıdır:

-Ben neden bu işi seçiyorum?
-Ben neden bu mesleğe yöneldim?
-Benim bu işle ilgili yeterli derecede bilgim var mı?
-Bu meslek ile ilgili yeterli derecede bilgisi ve tecrübesi olanlardan ne derece yararlana bildim, diyerek kendi kendisine bu soru veya soruları sormalıdır.

          Ticaretle ilgili bilgisi olmayan bir şahsı düşünün ve bu şahıs ticarete atılırsa ne olur? Tabi ki hata yapar?  Düşünün ki böyle bir şahıs sadece parası olduğu için ticarete giriyor. Oysa ticaret piyasası ve  ticaretle ilgili hiçbir bilgisi olmayan tacir, tüccar veya işadamı olmak isteyen biri ne kadar başarılı olabilir ki.

     Ticarete atılan birisi sadece ben kazanacağım der ve yaptığı işlerde sadece kendi kârını ön plana çıkarırsa böyle bir ticaretçi engelli ve özürlü biridir. Bir süre sonra böylesi bir herifle kimse ticaret yapmayacaktır ve sonuçta zarara uğrayacaktır. Ya da nicelerini zarara uğratarak canını yakacaktır.

      Siyasete giren birini düşünün ki her alanda yetersiz. Milletvekili veya bir bakan olmaya kendisini adamış bir fert düşünün. Bu fert ki ne insan psikolojisini biliyor, ne hukuk bilgisi var, ne sosyoloji yani toplum bilgisi var ama yine de siyasete girmek istiyor. Ne dünya dengelerini bilir, ne siyasi bir yeterliliği vardır ama dayısı var bir şekilde siyasete girmiştir. Giriyor ama kaybediyor, sadece kendisi mi kaybeder? Bir millete mal olan bir kayıp olur bu durum.

  Düşünün ki bir sürücünün ehliyeti yok ama araba sürmeye kalkışan bir sürücü. Böyle biri trafiğe sürücü olarak çıkıp kaza yaptığını ve  sonra birisinin ölümüne neden olan biriri. Böyle bir olay aslında resmen bir cinayettir. Bu sürücü de katildir. Bu normal bir trafik kazası değil ki! Eğer sürücü trafiğe çıkabilir yani ehliyet almış ve normal trafik kurallarına uyduğu halde bu kazayı yapmışsa tamam bu tür bir trafik kazası normal olarak kabul edilebilinir. Bu nedenle her hangi bir işin cahili iseniz cahil olduğunuz bir şeyi yapmaya sakın ola kalkışmayın.

     Düşünün ki bir baba veya anne olmuşsunuz.

-Evlat yetiştiriyorsunuz ama çocuk yetiştirme ile ilgili bilginiz yok demek ki cahilsiniz.
-Siyasete atılımak isteyen birisinin siyaset bilgisi yoksa cahildir. 

 -Ticarete giren birisinin ticaret bilgisi yoksa ticaret yapamaz. Böyle bu eksikliklere rağmen ticarete atılan birisi tabiki hata yapacaktır.

 Yapacağı iş veya seçeceği meslekle ilgili bilgisi olmayan cahil biri bu işin cahili olduğundan başaramayacaktır ve hata yapacaktır.

    Söz konuşmaya gelince herkes kendisini bilgili sanır.  Ama iş yapmaya gelince işin cahili olduğu şeyleri yapmaya kalktığında hata yapılır. Cehalet sonucu yapılan hatalar normal değildir. Cahillik yani bilgisizlik hatalara, hatalar ihanete, ihanetler ise bir toplumda fitnelerin doğmasına neden olur. Eğer bir toplumda fitnesel bir olayda rol oynayan veya katkısı olan bir şahıs varsa ki böyle şahıslar toplumda çıkan fitnesel olaylar sonucu doğan bütün vukuat ve ölümlerden sorumlu olur.  

     

Google+ WhatsApp