Corona, İman ve Para Kimde Olduğu Belli Değil mi!

Corona, İman ve Para Kimde Olduğu Belli Değil mi!


Yuce Allah Teğabun Suresi 11. Ayette şöyle buyurmuştur: "Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a iman ederse, (Allah) onun kalbini hidayet eder. Allah, her şeyi bilendir." (64/Teğabûn 11)
İmanın, koronanın ve paranın kimde olduğu belli değil mi?
Geçen bir arkadaşımız imanın, koronanın ve paranın kimde olduğu belli değil, korona bize eve kapan diyor, deprem ise evden kaçın diyor, hangisine uyalım. 
Evet ya; Allah topluma musibet indirmesin, Allah’ın musibeti çetindir, inerse sonuçları korkunç olur.

Tarihimizde kurulan bir Selçuklu imparatorluğu vardı. O dönemlerde musibetler ard arda gelmişti. Selçuklular döneminde, halk ve devlet yöneticileri bir ara ahlakı yozlaşma içine düştüler, alimlerini dinlemediler, alimlerine iftira attılar. O dönem Mevlana Celalletin Rumi, Ahi Evran, Şemsi Tebrizi  ile ilgili o kadar kötü ve çirkin iftiralar var ki, ağza alınmayacak sözler.
Tabi, taht kavgaları, mezhepler arası savaşlar, kabilecik derken öncesinde bir iç isyan çıkar, ardından kıtlık vurur, Çaka Bey kendi damadı tarafından öldürülür, Selçuklu Sultanı Alladdin Keykubat oğlu ve veziri tarafından zehirlenir. Yani toplumda çok kötü şeyler olmaktadır. Toplum fertleri artık her biri, bir kadı kesilmiş. Bilgisi olan da olmayan da din hakkında, hüküm vermekte. Öğüt vermek isteyen, nasihat veren alimler baskı altına alınır, bazıları Allah’a şirk koştuğu iddiası ile  diri diri derisi yüzülerek ölüme mahkum edilir. Müslüman Türk Beylikleri kendi arasında savaşırlar. Büyük Selçukluları ile Türkiye Selçukluları, Selçuklularla Danişmentliler, savaşa tutuşur. Her iki Selçuklu devleti'nde büyük iç sorunlar yaşanmakta. Taht kavgaları ise kardeşi kardeşe düşman yapar. 
Böyle olunca musibet Anadolu ve İslam dünyasının kapısını çalar. Şeytan günahkâr insanların ilham kaynağı olursa olacaklar böylesi kötüye doğru gidiş sergiler. Kalpler birbirine düşman kesilince iç isyanlar çıkar. Ardından Haçlı saldırıları başlar. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de Moğol saldırıları sonucu İslam dünyasında yüz binlerce insan öldürülür.  Anadolu ve İslam dünyası yağmalanır. Haçlı katliamları sonucunda düz yollarda atların tırnaklarına, çukur yerlerde dizlerine kadar insan kanına bulanır. Sonrasında salgın hastalıklar başlar. Artık ölüm her yanda kol gezmektedir. Ölüm normal karşılanır ölen ölene, savaşlar, kıtlık ve salgın hastalıklar nedeniyle her beş kişiden üçü ölür. 
Konu başlığından biraz ayrılmış gibi görünsek de asıl konumuza gelelim. Ben paranın, coronanın ve imanın kimde olduğu belli değildir görüşüne katılmıyorum.
Parası olan bellidir; hem de gün gibi. Yatları, katları varsa zengindir. Bindiği arabadan, yaptığı tatillerden, giydiği elbiselerden bellidir. Eğer parası var ama yatı, katı yoksa doğru düzgün de giyinmiyorsa o zengin değil o cimridir. Hatta o köledir. Paranın kölesidir. Özgür yaşarken istek ve arzuları onu köle durumuna düşürmüştür, onun farkında değildir. Parası olan birisinin zenginliği bir gün öldüğünde mirasçılar için büyük bir kazınımdır. Parası olan cimri birisi meğerse mirasçılarının kölesiymiş, ama bunun farkında değilmiş. 
Bir insanda korona varsa o da bellidir, aksırıp tıksırıyorsa, ateşi çıkmış, sırtında ağrı, idrarında yanma, halsizlik, nefes alıp vermekte güçlük çekiyorsa o şahıs korona virüsü taşıyor demektir, bir an önce tedaviye başlamalıdır.
İmanın da kimde olduğu bellidir aslında. Sadece son nefese kadar imanı koruyup koruyamayacağı belli olmaya bilir.
Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını kutsal kitaplara göre uygulayan, yaptığı işleri Allah rızası için yapan, Allah’ı ve peygamberini sevip onların bildirdikleri vahiyleri kabul etmişse bu insan imanlıdır. Sadece bu yeterli mi? Tabi ki hayır!  Allah’ın sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemek de imanın bir başka ayağıdır. Yaptığı işleri Allah için yapman, kaçındığı şeylerden ise Allah için kaçınan kimse imanlıdır. İman, adalet, sorumluluk ve güzel ahlak imanın temel sütun direğidir. Bu dört özellik bir insanda varsa o insan aslında iman vardır diyebiliriz. Eğer bu dört özellik var, kişinin yaşantısının göstergeleri onun imanlı olduğunu belirtiyor ama o bu olanlardan farklı davranıyorsa o zaman o münafıktır. Yani görünüşü imanlıymış gibi, ama yaptığı şeyler insanlara zarar vermesi, kendi çıkarını her şeyden üstün tutması, bu durum münafıklığın alametidir. Münafıklar yaptıkları ile hem kendi ahretlerini karartıyorlar, hem Müslümanlara zarar veriyor, hem de yaptıklarını İslam adına yaptıklarından dolayı İslam’a zarar veriyorlar. Maalesef birçok şahıs Münafıkların yaptıklarını Müslümanların yaptıkları ile karıştırıyor ve münafıkların bu yaptıklarını İslam’danmış gibi sayarak, İslam’a ve Peygamberimize düşmanlık güderek, dil uzatıyorlar. Tanrıya inanıyor ama peygambere inanmıyor böylece deizim inancını seçmiş oluveriyor.
Sözlerimi aşağıdaki ayetlerin tevili ile sonlandırıyorum, kalın sağlıcakla, bir sonraki konuşmamızda görüşmek üzere Allah’a emanet olun.

Bakara 186:
Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar. (2/Bakara 186)

Bakara 186:
Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar. (2/Bakara 186)

► İnsanlardan öylesi vardır ki: “Allah’a ve ahiret gününe iman ettik.” derler. (Hakikatte) iman etmiş değillerdir. (2/Bakara 8)

► Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını sanırlar. (Hakikatte) sadece kendilerini aldatmaktadırlar. Farkında da değillerdir. (2/Bakara 9)
 

 

Google+ WhatsApp